Meral Akşener: “İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Buğra Kavuncu”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkan adayları Teşkilat Lideri ve İstanbul Milletvekili Buğra Kavuncu Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkan adayının Balıkesir Milletvekili Turhan Çömez olduğunu açıkladı. Akşener, “İhtiyaçtan, kişi bulunamamasından, aday bulunamamasından kaynaklandı. Buğra Kavuncu geldi ve ‘Ben orada il başkanıydım, şimdi de Teşkilat Başkanıyım. Düşüyor’ dedi. bana göre.’ Ben de ‘tamam’ dedim. Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayımız Buğra Kavuncu, “Şehirlerde milletvekillerimizi aday göstermek istemedim ama yeni katıldım ve bana olup olmadığını soran Turhan Çömez ile tanıştım. Aday olmak benim için utanç verici olur. Alacağına inandığımız Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı talep etti ve belediye başkanlığı görevini layıkıyla sürdüreceğine inanıyoruz” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin bugün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki Küme Toplantısı’nda konuştu. Küme konuşmasında İsveç’in NATO üyeliğinin önünü açan protokolün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilmesini ve TÜİK’in enflasyon rakamlarını eleştirdi. Grup toplantısında İstanbul ve Balıkesir belediye başkan adaylarını da açıklayan Akşener, şunları söyledi:
“Terörle mücadele tezkeresini sakıncalı bulup ‘hayır’ diyenler, NATO’daki müttefiklerimizin teröre alan açmasında en ufak bir sakınca görmediler.”
“Dün Gazi Meclisimizde gerçekleştirilen çok önemli bir oylamadan bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz gibi, İYİ Partimizin ‘hayır’ oyu olmasına rağmen İsveç’in NATO’ya katılım protokolü ne yazık ki Cumhur İttifakı ve CHP’nin oylarıyla kabul edildi. ve dolayısıyla milli güvenliğimiz için talep ettiğimiz hususlar henüz yerine getirilmemiş ve muhataplarımız tarafından kabul edilebilir adımlar atılmamış olmasına rağmen, ülkemizin elindeki çok değerli bir koz sanki sanki yok olmuş gibi elimizden kayıp gitmiştir. bir muamma… Bizler DÜZGÜN Partisi olarak bu konuda, en başından beri ne söylediysek, milletimize ne söz verdiysek onun savunucusu olduk.Gerek Dışişleri Komisyonu’nda gerekse Genel Kurul’da gayret gösterdik. Türk milletinin çıkarları doğrultusunda tutarlı ve akılcı bir tekniğin kullanılması için.Çünkü; NATO’nun genişleme sürecini ülkemizin güvenlik mimarisi açısından önemli bulsak da, Türkiye’nin çıkarları, şerefi ve prestiji bizim için her şeyden değerliydi. başka. Ancak öyle bir oylama yaşadık ki, turnusol testi gibiydi… Bir tarafta; Belli kuralları açıklayıp bedavaya çöpe atanlar; İçeride meşgul, dışarıda sessiz olanlar; Birçoğuna daha önce de şahit olduğumuz yükselişlerini izledik. Diğer tarafta; ‘İktidara yanaşmayacağız’ diyenler; ‘AK Parti ile aynı bildiriye imza atmayacağız’ diyenler; Hükümetin şaşırtıcı bir uyumla aynı vahim hataya el kaldırdığına tanık olduk. Peki şaşırdık mı? Elbette şaşırmadık. İsveç sorununda bu durumu öne sürenler; tıpkı Papaz Bronson skandalı ve Kaşıkçı davası gibi; Milletimize yine kıskaç politikası uyguladılar. Terörle mücadele kararını sakıncalı bulan ve ‘hayır’ diyenler diyor ki: Teröre alan açanları NATO’da müttefikimiz yapmakta en ufak bir sakınca görmediler… Ama kimse endişelenmesin. UYGUN Parti kümesi olarak; Dün milletimize şunu bir kez daha gösterdik; Ülkesinin çıkarlarını, onurunu ve saygınlığını her şeyin üstünde tutarak; Her türlü dayatmaya, her türlü baskıya rağmen; Dimdik duran GÜZEL bir Parti var. Türk Milleti Meclisi’nde; onun sesi ve sesi olmaya yemin etti; Türkiye’nin namuslu ve asil evlatları vardır. Özgür ve bağımsız siyasi mottosuyla; Türk milletinin meşalesini defalarca tutanlar; Kurtkayalar var, vatanseverler var, fedailer var. Bu vesileyle; Partimizin kapsamlı duruşunu sergileyen Meclis grubumuza teşekkür ediyorum.
“TÜİK YAYINLANDI, B BEN R İTİRAF ETTİ. Yani ENFLASYON YÜZDE 64,7 DEĞİL; VATANDAŞA YÜZDE 129,4 OLARAK YANSIDIĞINI AÇIKLADI. SONRA İŞİNİZ; “MAAŞLAR EN KISA ZAMANDA ARTACAK”
Aziz milletim; Uzun zamandır ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan; Maalesef milletimizin gerçek gündemi konuşulmuyor… Vatandaşın acısını bir kenara bırakırsak; Sürekli çatışma yaratan, sürekli öfke üreten, milletimizi kamplara bölen; hoş olmayan bir anlayış; Ne yazık ki neredeyse siyaseti rehin almış durumda… Gerginlikten beslenen bu sözde siyaset anlayışı; 21 yıldır milletimize hiçbir şey vermedi, vermeye de devam ediyor. Tam tersine şimdiki zamanımızı kaçırmamıza neden olur; Geleceğimizi de tehlikeye atıyor… Ancak; sorunlarımızın üstesinden gelebilelim diye; Öncelikle milletin sorunlarından bahsedebiliriz; Analiz yöntemlerini tartışabilmemiz gerekiyor. Ama ne yazık ki Türkiye doğruyu söyleyemediği sürece; Yalan sarmalında, kahramanlık girdaplarında çok daha büyük belalara sürüklenmektedir. Bu değil; Bilirsiniz hep şunu derim: ‘Gerçek bir gün ortaya çıkacak gibidir; ‘Çok güzel bir huyu var’ Gerçekten; Bunun yeni bir örneği, birkaç gün önce; Yıllardır milletimize utanmadan yalan söyleyen TÜİK; Basına yansıyan olağanüstü çarpıcı bir itiraf beyanına tanık olduk. Bu neydi? Vatandaşlar açıklanan enflasyonun iki katını ‘hissetti’. Kuyu; TÜİK’in açıkladığı 2023 yılı tüketici enflasyonu yüzde 64,7; Yine TÜİK’in yaptığı hesaplamalara göre; Vatandaşlarımız tarafından yüzde 129,4 olarak ‘hissedildi’. Gülecek misin, ağlayacak mısın?… İstatistik kurumu değil; kutlu meteoroloji enstitüsü… Üstelik farkın nedeni; Bu kadar uçarı bir kararlılıktan beklenenin aksine; Balkanlardan gelen yüksek enflasyon dalgası ya da döviz kurlarındaki yüksek nem değil; Tüketim alışkanlıkları ve harcama kalıpları… Ah, gördün mü? Yani sorun TÜİK’te değil; 85 milyon olarak bizzat bizde var. Sorun TÜİK’in uydurma rakamlarında değil; Tüketim alışkanlıklarımızda var. Sorun şu ki hükümet hatalı ekonomi politikalarında yok; Harcama kalıplarımızda var… İşte Türkiye’nin en değerli kurumlarından biri; AK Parti iktidarı döneminde düşürülen ibretlik durum… Peki sormuyorlar mı insanlara: Milletin hissettiği enflasyonu açıklamazsanız; Peki kimin enflasyonunu açıklıyorsunuz?
Bilginizi milletin alışkanlıklarına göre belirlemediğiniz için; Peki kimin alışkanlıklarına göre belirliyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti’nin resmi kurumu olduğundan; Türk milletine göre hesap yapmazsınız; O zaman bunu kimin için yapıyorsun? En azından Sadık Abi’ye göre bunu yapabilirdin. Tanrı aşkına; Bu milletle dalga mı geçiyorsunuz? Erkek kardeşim; Halkımız demir mi yiyor? Çimento tuğla mı yiyor? Et, süt ve yumurta yiyor. Ekmek yer, peynir yer, sebze yer. ‘Milletin tüketim alışkanlıkları yanlıştır’ demek; Bu, millete ‘Ekmek bulamıyorsanız gidin tuğla yiyin’ demekle aynı şeydir. Bu büyük bir ciddiyetsizliktir, büyük bir saygısızlıktır. Buradan hükümete sesleniyorum: Vatandaşı suçlayarak beladan kurtulmaya çalışmayın. Makyaj numaralarınızı halk pazarına atfetmeyin.
TÜİK çıkıp bir itirafta bulundu. Milletin hissettiği enflasyonun resmi verilerin iki katı olduğunu söyledi. Yani enflasyon yüzde 64,7 değil; Bunun vatandaşa yüzde 129,4 olarak yansıdığını açıkladı. O zaman karar size kalmış; Maaş artışlarının bir an önce güncellenmesi. Artışları enflasyona göre yaptığınız için; O zaman buyurun; Milleti ezen gerçek enflasyon: Yüzde 129,4. O zamandan beri; ‘Enflasyonun milletimizi ezmesine izin vermedik’ diye dolaşıyorsunuz; O zaman buyurun; ulus tarafından hissedilen gerçek enflasyon. Üstelik biz söylemiyoruz, TÜİK söylüyor. Haydi, kendine meydan oku! Rahmetli Süleyman Demirel 1987 bütçe görüşmelerinde şunları söylemişti: ‘Enflasyon… Türkiye’nin sorunu enflasyondur. Enflasyonun yüksek olduğu her ülkede enflasyon düşük gelirlilerin aleyhine mi gelişti? Evet, gelişti. Doğru. Eğer bu doğruysa… O zaman Türkiye’de aşırı enflasyon olur ve düşük gelir ezilmez… Buna Kristof Kolomb’un yumurtası diyorlar. ‘Böyle bir şey olamaz’ Ne mutlu sana Kristof Kolomb?
“ASGARİ ÜCRET, ADI OLDUĞU GİBİ ASGARİ ÜCRETTİR BEN ÜCRETSİZ İSE; SONRA, NASIL OLUYOR? ASGARİ ÜCRETİN ALTINDA EMEKLİ MAAŞI ALABİLİR Mİ?
Aziz milletim; 2021 yılından bu yana ülkemizin dört bir yanına yaptığımız ziyaretlerde karşılaştık; 3 yıldır ısrarla dile getirdiğimiz acı bir gerçek var… Eğer taban fiyat söylendiği gibi taban fiyat ise; Peki nasıl oldu da; Taban fiyatın altında emekli maaşı almak mümkün mü? Tam 3 yıldır; Bu soruyu hükümete soruyoruz. Tam 3 yıldır; Bu garipliğin bir an önce bitmesini istiyoruz. Tam 3 yıldır; ‘Emekli maaşını asgari ücrete eşitlemeye’ davet ediyoruz. Ancak bu 3 yılın sonunda; Bırakın hükümetin bir adım atmasını; Emeklilerimiz açısından her geçen gün daha da kötüleşen bir durumla karşı karşıyayız. 2002’de en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,3 katıydı; Bugün yüzde 60’lara düştü… 10 yıl önce taban fiyatı 850 liraydı; En düşük emekli maaşı 1050 liraydı. Bugün ise; Asgari ücret 17 bin liraya çıktı ama en düşük emekli maaşı 10 bin lirada kaldı. Bundan 10 yıl önce asgari ücretin yüzde 24 üzerinde maaş alan emeklilerimiz; Bugün asgari ücretin neredeyse yarısını kazanıyor. Ülkede açlık sınırı 14 bin 431 liraya ulaştı; Yoksulluğun sonu 47 bin 9 lira oldu; Güç; En düşük emekli maaşını 10 bin lira yapmakla övünüyor… Gerçekten örnek…
” Sayın ERDOĞAN; “EMEKLİLERİMİZİN ÜZERİNDEKİ AĞIR YÜK DERHAL KALDIRILSIN”
Sayın Erdoğan geçen hafta ne dedi? ‘2024 yılı emeklilerin yılı olacak’ Artık milletten tamamen kopmuş olduğuna göre elbette; Çevresindekiler gibi herkesin eğlendiğini düşünüyor. Ancak gerçekler hiç de öyle olmadığı için; Ve şimdi buradan onu görüyorum; Derhal kibirden vazgeçip hakikate dönün; Sizi emekli gündemine odaklanmaya davet ediyorum! Sayın Erdoğan; Emeklilerimizin üzerindeki ağır yük bir an önce kaldırılsın. Asgari emekli maaşının bir an önce taban fiyat seviyesine yükseltilmesi. En düşük emekli maaşlarındaki artışlardan tüm emeklilerimizin faydalanmasını sağlayın. Kök maaş işinden derhal vazgeçin. Yüksek fiyatla, yüksek günlerle prim ödeyenleri daha fazla cezalandırmayın. Bunu hatırla; Emeklilerimiz sadece kendi hayatlarından kaygı duymuyor; Aynı zamanda çocuklarının hayatından da sorumludur. Çocukları okutuyorlar, oğullarını ve kızlarını evlendiriyorlar. Torunlarının geleceğine destek olmaya çalışıyorlar. Sırtlarındaki yük ortada… Emeklilerimize açlık sınırını bile aşmayan maaşlarla destek oluyoruz; Kendinizi yoksulluğa ve umutsuzluğa mahkûm edemezsiniz. Destekçiniz bir kuruşunu boşa harcadı diye dünyayı yerinden oynatırken; Milletimizi geçim derdiyle, borçlarla yalnız bırakamazsınız. Eşinizi, arkadaşınızı, akrabanızı canlandırırken; Bu ülke için çalışan, çabalayan, ter dökenleri artık görmezden gelemezsiniz. Çünkü devlet yönetmek gerçekleri görmeyi gerektirir. Nitekim tarih, saraya kapananların sebep olduğu felaketlerle doludur. Vatandaşlarınızı duymuyorsanız; Orada oturmanın bir anlamı yok. Vatandaşlarınızı umursamıyorsanız; O ofislerde bir dakika bile geçirmeye hakkınız yok. Vatandaşınızın kanayan yarasını iyileştiremiyorsanız; Artık bu milletin sizi iktidarda tutmasına gerek yok. Bu kadar kolay.
“İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE ADAYIMIZ BUĞRA KAVUNCU”
Bu İstanbul’la ilgili sürekli bir şeyler üretiliyor. Şöyle olur, şöyle olur. Buğra Kavuncu yanıma gelerek ‘Başkanım ben İstanbul’u istiyorum’ dedi. Onu satın almak istiyorum. Başarılı olmak istiyorum. Orada idare etmesini istiyorum.’ Şimdi tabii ki İstanbul’da başlayacağız, o başka bir şey. Zorunluluk, eleman bulunamaması ve aday bulunamaması nedeniyle Buğra Kavuncu gelip orada il başkanlığı yaptı ve şu anda Teşkilat Lideri. ‘Bu bana bağlı’ dedi. Ben de ‘tamam’ dedim. Bu vesileyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Buğra Kavuncu.
“BALIKESİR BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI ADAYI TURHAN ÇÖMEZ”
Aynı şey Balıkesir için de geçerli. Ağabeyim Turhan, ağabeyim Turhan Çömez de aynısını yaptı ve Ayyüce’den sonra, Ümit Özlale’den sonra, Selçuk Türkoğlu’ndan sonra şehirlerdeki milletvekili adaylarımızı yapmak istemedim ama yeni katıldım ve bana soran bir Turhan Çömez’e rastladım. Aday olmam benim için ayıp olur. “Alacağına inandığı Balıkesir Belediye Başkanı’ndan ve belediye başkanlığı görevini hakkıyla sürdüreceğine inandığımız Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı’ndan talepte bulundu.”